30 Aralık 2010 Perşembe

Türkiye'nin gizli hazinesi: Humik madde

Toprağın humus kısmında bulunan ve bitkilerin gelişimini sağlayan humik maddenin, insan sağlığından, endüstriye ve tarımdan, hayvancılığa kadar pek çok alanda kullanıldığı belirtildi.




Sakarya merkezli olarak kurulan Türkiye’nin ilk Humik Madde Derneği, toprakta bulunan humik madde hakkında kamuoyunda bilinç oluşturmak için çalışmalarını sürdürüyor.



Derneğin kurucusu ve Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Organik Kimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tutar, dünyadaki birçok bilim adamının humik maddeler üzerinde çok çeşitli araştırmalar yapmasına rağmen Türkiye’de bu alandaki çalışmaların yeni başladığını söyledi.



Türkiye’de humik maddelerle ilgili çalışmaların yalnızca organik tarım alanında yürütüldüğüne dikkati çeken Tutar, "Bu yaz Uluslararası Humik Madde Topluluğu’nun Kanarya Adaları’ndaki konferansına tek Türk olarak katıldım. Bilim adamlarının benden bir isteği vardı. Türkiye’de humik madde çalışmalarının çok yavaş ilerlediğini, hatta hiç olmadığını belirttiler. Türkiye’de humik maddeyle ilgili çalışmaların faal hale getirilmesi, bilim adamlarına ve kullanıcılara yaygınlaştırılması açısından bir oluşum içinde olmamızı önerdiler" dedi.



Tutar, humik maddelerle ilgili çok fazla bilgi kirliliği olduğunu anlatarak, bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak ve üreticiler ve tüketicilerin güvenli bir şekilde humik madde kaynaklarına ulaşmalarını sağlamak için dernek kurduklarını ifade etti.



-BİNLERCE YILDA OLUŞUYOR, YOK PAHASINA SATILIYOR- Yabancıların Türkiye’den humik maddelerin yoğun olarak bulunduğu torf satın aldığına işaret eden Tutar, Türkiye’nin çok değerli humik maddelerini yok pahasına sattığını söyledi.



Humik maddelerin bitkilerin ve canlıların ölmesiyle binlerce yılda oluştuğunu ve bu yönüyle çok değerli olduğunu ifade eden Tutar, şöyle konuştu: "Türkiye uyuyor. Humik madde kaynaklarını dışarıya satmamalı. Bunun için acil önlem alınması gerekiyor. Humik madde çok uzun sürede oluşuyor. Toprağın canlı ve altın kısmı burası. Bunun bir an önce önleminin alınması gerekiyor.



Derneğimizin kurulmasının ana nedenlerinden birisi bu. Halkı uyandırmak ve bilinçlendirmek. Elimizde çok önemli bir cevher var. Teknolojisiz yaşayabilirsin, ama besinsiz ve gıdasız yaşayamazsın. Ülkeyi şuurlandırmak lazım" -"HUMİK MADDELER, TARIMDAN SANAYİYE KADAR BİRÇOK ALANDA KULLANILABİLİR"- Türkiye’de Humik asitle ilgili çalışmaların eksikliğine dikkati çeken Tutar, yaptıkları çalışmalarla halkın ve bilim adamlarının bilinçlenmesini sağlamayı umduklarını dile getirdi.



Tutar, dünyanın birçok ülkesinde bu konuda çalışma yapıldığını vurgulayarak, "Humik asit müthiş bir şey. Tarım, çevre, endüstri, sanayi ve her şeyde kullanılıyor, iyi gelmediği bir şey yok. Sağlık konusunda da hemen hemen her şeye iyi geliyor. On binlerce ilgi alanı var. Baktım, Türkiye’de humik asitle ilgili kimse çalışmıyor. Uluslararası Humik Asit Topluluğu var, Japonya’nın Humik Madde Derneği var, İran’ın, Bulgaristan’ın, Macaristan’ın, Yunanistan’ın var, Türkiye’nin bu konuda çalışan hiç bilim adamı yok. Almanya’da bir üniversitenin bir bölümü sadece bunu araştırıyor. Amerika’da da araştırma grupları var." dedi.



-"SUYUN İÇİNE BOYA ATIP VATANDAŞI KANDIRIYORLAR"- Tutar, humik maddeleri vatandaşların organik tarımda kullandığını belirterek, tarımla uğraşan vatandaşları humik madde satın alırken dikkatli olmaları yönünde uyardı.



Üreticilerin bitki düzenleyicisi olarak satın aldıkları ürünlerde çeşitli olumsuzluklarla karşılaştıklarına da işaret eden Tutar, "Suyun içine siyah boya atıp, humik asit diye piyasada satıyorlar. Üretici artık humik madde olduğuna güvenmiyor. Bu konuda bir disiplin oluşturmak istiyoruz, standart getireceğiz.



Bir rezervin ne kadar humik asit içerip içermediğini, hangi bitkiye iyi gelip gelmeyeceğini ölçecek bir bilim kurulu oluşturduk" diye konuştu.



Tutar, humik maddeler konusunda araştırma yapan bilim adamları ve bütün paydaşların derneğe üye olmaları çağrısında bulundu.



Derneğin başkan yardımcısı ve doktora öğrencisi Mümin Dizdar ise humik maddelerin tarım başta olmak üzere, hayvancılık, insan sağlığı, çevre teknolojileri ve endüstrinin çeşitli alanlarında kullanıldığını belirterek, humik maddelerin gübre olmadığını ve minerallerin bitkilere geçmesi için uygun koşulları hazırladığını söyledi

29 Aralık 2010 Çarşamba

Evini duzdolabı kapaklarıyla kaplayan kişi bir yılda yüzde 40 enerji tasarrufu sağladı.

Bayburt'ta, sert geçen kış aylarında daha sıcak olması için evinin dış yüzeyi ve çatısını hurdacıdan satın aldığı buzdolabı kapaklarıyla kaplayan Nabi Melekoğlu, bir yılda yüzde 40 enerji tasarrufu sağladı.


Merkeze bağlı Esentepe Mahallesi Çeçenistan Sokak'ta iki katlı müstakil evi bulunan Nabi Melekoğlu, karasal iklimin hakim olduğu, bu nedenle kış mevsiminin sert geçtiği Bayburt'ta, ısıtmakta zorluk çektiği için evinin dış yüzeyi ve çatısını izolasyon malzemesiyle kaplamak istedi.

İzolasyon sistemlerinin pahalı, maddi imkanlarının ise kısıtlı olmasından dolayı bu düşüncesini gerçekleştiremeyen Melekoğlu, içerdeki ısıyı muhafaza etme özelliğinden dolayı buzdolaplarında kullanılan izolasyon malzemelerini evinin dış yüzeyinde kullanabileceğini düşündü.

Melekoğlu, yaptığı araştırmalar sonucu hurdacılardan tanesi 5 liraya satın aldığı eni 70 ve 150 santimetre arasında değişen 350 buzdolabı kapağıyla iki katlı evinin dış yüzeyi ve çatısını ailesinin de yardımıyla geçen yıl ekim ayında kapladı.

-350 BUZDOLABI KAPAĞI KULLANDI-

Bayburt İl Özel İdaresi bünyesinde çalışan Nabi Melekoğlu, yaptığı açıklamada, bir yılı aşkın sürede evinde yüzde 40'lık enerji tasarrufu sağladığını söyledi.

İzolasyondan önce kış aylarında evi ısıtmakta güçlük çektiğini, soba sürekli yansa bile ısının muhafaza edilemediğini dile getiren Melekoğlu, imkanlarının ancak bu yönteme yettiğini belirtti.

Evinin dış yüzeyini bu şekilde kaplarken kendisini eleştirenlerin de olduğunu ifade eden Melekoğlu, şöyle devam etti:

''Buzdolabı kapaklarının içinde, dolap aktif haldeyken içerideki soğuk havayı muhafaza etmesi için poliüretan malzeme bulunuyor. Hurdacılar topladıkları bu hurda kapaklardaki poliüretan maddeyi yakarak ya da çöpe atarak yok ediyor. Fakat bu malzemenin doğada geri dönüşümü yok, bu nedenle önemli çevre kirliliğine neden oluyorlar. Soğuk havayı homojen bir şekilde koruyan bu kapaklar sıcak havayı da geçirmiyor. Bu düşünceyle ben de evimin dış yüzeyini, mantolama tekniği ile kapladım. Bir yılda yaklaşık yüzde 40'lık enerji, yüzde 90'a yakın da maddi tasarruf sağladım. Geçen yıllarda kış aylarında 2 bin 400 lira dolayında olan yakıt tüketimim izolasyondan sonra bin 300 liraya kadar düştü.''

Melekoğlu, durumundan oldukça memnun olduğunu belirterek, ''Evlerinde izolasyon sorunu yaşayan maddi imkanı bulunmayanlara bu yöntemi kullanmalarını tavsiye ediyorum'' dedi.

28 Aralık 2010 Salı

Wikileaks: Türkiye'de yerel tohumların satışı yasaklansın!

Tarih: 12 Aralık 2005


Belge No: 05ANKARA7899

Gönderen Makam: ABD Ankara Büyükelçiliği

Sınıflandırma: Secret (gizli)

Konu: TBMM’de hazırlanan tohumculuk yasasında yerel tohumların satışının yasaklanması konusunda madde yer alabilecek

Özet: Başta Amerikan şirketleri olmak üzere uluslar arası tohum şirketlerinin temsilcileri Türkiye’de yeni çıkacak olan tohumculuk yasasında yerel tohumların satışının yasaklanmasının yer alması konusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığında lobi çalışmaları yapıyorlar. Bu konuda Elçiliğimiz uzmanları da gerekli desteği sağladılar. Kanunun bir yıl içinde çıkması bekleniyor. Köylülerin tohumlarını satamayacak olmaları tohum şirketlerimizin bir yıl içinde bir milyar dolar düzeyinde satış hacmine ulaşabilmelerini sağlayacak.

Bu satıra kadar okudunuz ve yazıyı elinizden atıp telefona sarılamadınızsa lütfen devam edin. Yukarıda yazdıklarım tamamen benim uydurmamdı. Wikileaks’da böyle bir doküman bulmuş değilim. ABD Büyükelçiliği kusuruma bakmasın. Bazı şeyleri başka türlü anlatamıyoruz. Ancak itiraf ediniz ki çoğunuz çok inandınız değil mi? Buna rağmen yukarıdaki metinde doğru olan bir nokta var. Yerel tohumların satışına tohumculuk yasası ile yasak getirildiği doğrudur. Köylülerin bu hakkı elinden alınmıştır. Ancak çoğumuzun bundan haberi yok. Wikileaks olayı ile bu konuya dikkatinizi çekmek istedim. Eminim bazılarınız bu satıra kadar okumadan yazıyı hemen internet yoluyla başkalarına gönderdiler veya etrafa telefon ettiler. Çağımızda nedense herkes gizli bir şeyler arıyor, ancak hepimizin gözü önünde olan şeyler görülemiyor.

Tohumculuk kanununda köylünün yerel tohumları satması yasaklanmıştır. Ancak köylülerimizin ve halkımızın ezici çoğunluğu bundan habersizdir. İşin garibi Tarım Bakanlığımızın bazı uzmanları bile bu yasaklamanın olmadığını ileri sürebilmektedir. Yetkililere çağrı yapalım. Biz yanılıyorsak bundan mutluluk duyarız. Açıklama yapsınlar. Yerel tohumların satışının yasaklanması bazılarınca tohumculuğa kalite getirmek için yapılmıştır. Kaliteli tohuma kim karşı çıkabilir? Gerekli önlemler alınsın. Ancak bildiğimiz bir gerçek var. İthal edilen şirket tohumları ile ülkeye birçok hastalık taşınmıştır.

Türkiye’de 31.10.2006’da TBMM’den geçerek kanunlaşan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu yerel çeşitler veya köy popülasyonları şeklinde tanımlanan genetik materyalin ticaretini yasaklamaktadır. Kanunun 5. Maddesi “Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilir.” 7. Maddesi ise “yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir” demektedir. Kanunda “tescil” şöyle tanımlanmaktadır: “Tescil: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin farklı, yeknesak ve durulmuş olduğunun ve/veya biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal değerlerinin tespit edilerek kütüğe kaydedilmesidir”. Durulmuşluk ise çeşidin, tekrarlanan üretimlerden sonra veya belirli çoğaltım dönemleri sonunda ilgili özellikleri değişmeksizin aynı kalmasıdır. Farklılık: Bir çeşidin, müracaatının yapıldığı tarihte herkesçe bilinen çeşitlerden, tescile esas özelliklerden, en az bir tanesi bakımından farklılık göstermesini tanımlamaktadır. Yerel çeşitler veya köy popülâsyonları ise mutlaka farklı, durulmuş veya yeknesak olmak zorunda değildir. Genetik açıdan varyasyon (farklılaşma) bulunmaktadır ve bu aslında iyidir. Örneğin Torbalı dağ köylerinde ilginç bir patlıcan çeşidi görüyoruz. Aynı tarlada üretilen patlıcanların hiç biri diğerine benzemiyor. Renkleri sarı, mor, beyaz, siyah olabiliyor. Bu farklılıklar bizim için çok iyi iken tohumu metalaştırmak isteyenler tohum olarak satılmamaları için gerekçe olarak kullanılabilecektir. Her şeyi bu arada tohumu metalaştırmaya çalışan kapitalist sistem aslında üretici ve tüketicisiyle milyonlarca insanın çıkarlarına ters hareket edebilmektedir. Yerel tohumların bu özellikleri biyoçeşitlilik açısından zenginliklerini ortaya koymaktadır. Tohum Kanunu bu genetik kaynaklardan elde edilen tohumlukların çiftçiler arasında değişimine açık olmakla birlikte ticaretine yasak getirmektedir. Benzer özellikler birçok diğer ülke yasasında da bulunmaktadır. Bu yasalarla ulusötesi tohum şirketleri hegemonyalarını pekiştirecek yeni bir güç kazanmış olmaktadırlar.Kısacası köylünün, çiftçinin yerel tohumları satması yasaklanmıştır. Bu zulümdür.Yerel tohumlar daha çok besleyicidir. Hiç kimyasal ilaç ve gübre kullanılmadan yetiştirilebilmektedir. Daha az su ile veya sulamadan da yetiştirilebilenleri vardır. Küresel iklim değişikliğine karşı kurtarıcı olabilecekler. Bitki ıslahçısı bilim insanları ve köylüler el ele katılımcı ıslah yaklaşımı ile kimsenin malı olmayan özgür tohumlar geliştirebilirler. Neden şimdiden başlamıyoruz.



Aslında Wikileaks’da tohumla ilgili bir şey bulmadım, ama mutlaka bir yerlerde bir şeyler olmalı. Bulursak belki de ancak o zaman gözlerimiz fal taşı gibi açılacak

Doğayla İç İçe Kahvaltı Keyfi

Mersin'de çevreyle ilgili yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Ekolojik Yaşam Girişimcileri ve Gönüllüleri Derneği (EKOLOG) üyeleri, hafta sonu düzenlenen toplantılarla bir araya gelerek, hem aralarındaki bağları güçlendiriyor, hem de doğayla iç içe bir mekanda tamamen organik ürünlerden oluşan bir kahvaltı yapma fırsatı buluyor.




Mersin Genç İşadamları Derneği (MEGİAD) tarafından hayata geçirilen; 'Ekolog33' adlı proje kapsamında ekolojik girişimcilik eğitimi almış toplam 16 üniversite öğrencisinin de aralarında bulunduğu 19 çevreci tarafından kurulan derneğin, bugün 83 üyeye ulaştığı bildiriliyor. Yerel bir dernek olma özelliğini son dönemlerde çeşitli kentlerden gelen katılım talepleriyle de ulusal düzeye taşıma çabasında olan EKOLOG, her hafta sonu düzenlenen toplantılarla da üyelerini bir araya getirip kaynaşmalarını sağlıyor. Dernek binasında gerçekleştirilen bu buluşmalarsa derneğe ait olan ve doğayla iç içe olma fırsatı sunan bahçede yapılan ve tamamen organik ürünlerden oluşan sabah kahvaltılarıyla renkleniyor. Söz konusu kahvaltılı toplantılaraysa yoğun ilgi gösteriliyor.



Dernek ve dernek tarafından yürütülen çalışmalar hakkında İHA muhabirine açıklamalarda bulunan EKOLOG Yönetim Kurulu Başkanı Alper Girgeç, dernek çatısı altında yer alan; 'Minik Ekologlar Kulübü' üyesi çocuklar tarafından yapılan doğa resimleriyle süslenen Ekobüs adını vermiş oldukları araçla birlikte hafta sonları çevre köylere ziyaretlerde bulunarak, burada köy halkına ilaçsız, organik tarım ve yerel tohumlarla birlikte ürün yetiştiriciliği konularında eğitimler verdiklerini anlattı. Girgeç, "İnsanların beden sağlıklarının korunmasının ilk önce sağlıklı beslenmekten başladığı inancı ile organik ürün tüketimini teşvik etmek için toplantılar düzenliyoruz" dedi.



Bu tür bir beslenmeye örnek olması açısından dernek bahçesinde her hafta sonu organik ürünlerden oluşan bir kahvaltı düzenlediklerini anlatan Girgeç, bunun yanında 'Ekopark' ve 'Organik Pazar' adlı projelerin hayata geçirilmesi adına yoğun bir çaba sarf ettiklerini, yerel yönetimlerle de bu konuyu görüştüklerini söyledi. Girgeç, nükleer enerji santralinin yanlış yer seçimi konusunu her platformda dile getirerek, Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesine; 'Akkuyu Nükleer Santrali' yapımına karşı duruş sergilediklerini vurguladı. Bölgede bulunan doğal enerji kaynaklarına yatırım yapılması görüşünü savunduklarını anlatan Girgeç, özellikle güneş enerjisinin sadece su ısıtma amaçlı değil, her türlü enerji üretiminde kullanılabileceğini vurguladı.

İzmir’de Ekolojik Pazarcılar Dernek Kurdu